Tuesday, June 7, 2011

Anne Sütü

Hadi bu gün bir yazı daha gireyim dedim- bakalım zaman yetecek mi? Yaman Ali, akşam yemeği uykusunda, babası da yüzmedeyken bulduğum şu yarım saatlik arada, bir kaç şey daha anlatayım.

Anne sütü konusunda epeyce endişem vardı. Acaba vermeyi becerebilecek miyim, ya da sütüm yetecek mi, bebeğimi besleyecek mi diye. Bir de tabii çevreden duyup bilinç altıma isteyim dışında yerleşen bir sürü gereksiz vesvese (yok efendim sütün üşürse bilmem ne, sütün kesilir, yok süt acırsa bebek memeye küser!) Ne kadar aldırış etmiyor gibi görünse de, insanın aklına işliyor işte böyle şeyler. Ama hakikaten hiç gerek yok bu tarz düşüncelere, her biri birbirinden saçma. Asıl bu tarz kötü düşünceler yaramıyor bir anneye! Moral her zaman yüksek olacak ki, bebeğe de bu pozitiflik yansısın.

Ben hep kendimi şunu düşünmeye zorladım: süt verme doğal, doğadan gelen bir kanun. Allahın koyduğu bir kural. Doğanın dengesi, özü. Onun için bebeğe en çok yarayan besin anne sütü. Onun için bebek için daha iyisi yok. Su bile gereksiz kalıyor, sadece anne sütü yetiyor. Başım ağrıdı, kustum, ateşlendim, yinede emzirmeye devam ettim (tabii doktoruma da danışarak). İnanın hastayken bile bebeğe yarıyor süt.

Doğumdan önce, 3 ay süt verir sonra bırakırım diye düşünmüştüm. Biraz da bencilce sebeplerden - yok sosyal hayatıma geri döneyim, yok formumu daha çabuk toparlayayım, yok memelerim fazla yıpranmasın diye... Kendimce, “bebek için de bu kadarı yeter zaten” diye de akıl yürütmüştüm bir de. Ama annelik başka bir şeymiş gerçekten. Her şeyden ve kendinden bile önce onun sağlığı geliyor.

Gördüm ki bebeğim anne sütü ile doğduğundan bu yana (2 ayda) 2.5 kilo aldı ve 5 kilo 100gram oldu. Emzirmeye de alıştım ve çok pratik bir şekilde halledebilmeye başladım. (Evet bol iştah yapıyor ve çok acıkıp, çok yiyorum ama demek ki bebeğin ihtiyacı oluyor....) O halde Allah’ım izin verdiği sürece devam etmeye kararlıyım bende. Madem bebeğime böylesine iyi gelen ekonomik, hijyenik, çabuk hazırlanabilen (saniye içinde) bir besin var, neden kesip de mamaya geçeyim ki?

Zaman Sorunu

Yazacak çok şey var ama zaman bulmak o kadar zor ki. Bebek büyütmek- hele de bu kadar küçükken- gerçekten tam zamanlı bir iş gibiymiş. üstelik gece vardiyası da var! Öyle emzirdim, bitti olmuyor. Gazını çıkaracaksın, oynayacak konuşacaksın. oyalayacaksın. Günde bilmem kaç defa altını değiştirip, poposunu yıkayacaksın. sonrada uyutacaksın. O da canı uyumak isterse. Böyle dramatik anlatıyorum ama şikayet etmiyor. Her biri ayrı bir keyif, ayrı bir mutluluk gerçekten de. Ama tabiî ki fiziksel anlamda epeyce bir yorgunluk oluyor.


Hele ilk 40 günümde, bırak blog yazmayı, bilgisayarı açmayı, şöyle bir kafamı kapıdan çıkaracak zamanı bile bulamıyordum. Nasıl bir koşturmacaydı... Bulduğum yegane fırsatlarda da uyumak istemiştim hep ama heyecandan da pek uyuyabildiğim söylenemez. Ay emzirme saati geldi, ay beni özler yanına gideyim...


Şimdi yavaş yavaş geceleri biraz daha uzun uyumaya başlıyor gibi Yaman Ali. Eskiden her 2-3 saatte bir uyanırken, şimdi 4-5 saate çıkabiliyor uyku süresi. Tabii kesin bir kural henüz tam anlamıyla oturmadı ama iyi bir yıkama-masaj-emzirme seyansından sonra gecede bir kere 4-5 saat uyuyabiliyor. Bu da bana yarıyor... Direk uyuyamasam da, eşimle zaman geçirebiliyor, biraz dizi izliyor, ya da kitap okuyorum..


Şunun farkına vardım, sen istediğin kadar bebeğe bir program yapmaya çalış, o seni dinlemiyor ve kendi kurallarını, kendi programını uyguluyor. Gerek emzirme olsun, gerek uyku düzeneği. Kontrol tamamen bebekte =) Mesela bu gün Yaman Ali efendiyi saat başı emzirmek durumunda kaldım! Devamlı acıktı. Buna artan iştahı mı sebep, yoksa büyüdükçe değişen ruh halimi bilemem ama bende de enerji kalmadı diyebilirim. Onun için bulduğum ilk fırsatları hep uykuya çevirmeye çalışıyorum. Sonra kendime bir parça zaman ayırma, dost ziyaretleri, işler, ve diğerleri...


Bakalım her şey ne zaman bir parça daha rayına oturacak ve gün içinde kendimi zombie gibi hissetmem durulacak?

Saturday, June 4, 2011

Ellerin Keşfi

Yaman Ali bir kaç gündür ellerini şapur şupur emmeye başladı. İlk başta doymadı ya da tekrar acıktı zannedip, emzirmeye çalıştım. Ama sonra babycenter.com (internette bebekler hakkında bilgi aldığım tek adres) biraz araştırınca, ellerini emmesinin sebebinin onları keşfediyor olması olduğunu öğrendim. Bebekler hayata adapte olurken, ellerini ve ayaklarını zaman içinde keşfeder ve kendi vucutlarına ait olduklarını farkederlermiş. Bu iştahlı emişi engellemek (mesela eldiven giydirmeye çalışmak ya da elleri çekip ağzına emzik sokuşturmak) sakıncalıymış.

Doktoruna da sordum, "aman sakın engellemeye çalışmayın" dedi. "Daha ellerinin tamamını ağzına sokmaya çalışacak, siz durun daha!" bile dedi. Heyecanla bekliyorum çünkü el emme seyansları gerçekten de izlemeye değer bir komedi. Her tarafı saran tükürükler bile komik geliyor bana...

Friday, June 3, 2011

Emzik! Hem de En Çirkininden...

Emzik olayına o kadar karşıydım ki, bu konuda kimseyi dinlemem diyordum. Bana çok itici gelen bir olay olduğu için, bebeğime emzik vermeyi asla istemedim. Sanki bebeğim konuşmak istiyor da, ben onun ağzına birşeyler tıkıştırıp bunu engelliyorum gibi geliyordu. Duygularını bastırıyormuşum gibi hissediyordum...


Eşim Amerika'dan dönüşünde, bir dolu emzik getirmişti ama hepsini bir kutuya kaldırdım ve bebeğe vermeyi reddettim. Direnişim, bir gece bebeğimin çok ağlamaya başlaması ve benim de uykusuzluğun hain pençelerinde çaresiz kalışımla son buldu. Oğlum, gecenin bir körü, dolaptan telaş içinde çıkardığım türlü emzikler içinden en itici ve çirkin olanını sevdi! Onunla sakinleşti. Sakinleşti. Sakinleşti ve sonunda a! uyuya kaldı.



Bir çok kişi bilir bilmez, "emziğe alışırsa memeyi emmez", "memeyi seven bebek emzik sevmez" falan gibi sözlerle beynimin içini gereksizce işgal etmişti. Ancak, ben kendi tecrübemle şunu gördümki, bebekler aptal değil. Emzikle meme arasındaki farkı çok iyi biliyorlar. Birinden süt geliyor, öbüründen gelmiyor! Biri stres atmaya yarıyor, diğeri yemek yemeğe. Bebeğime ilk emziğini verdiğimde birinci ayımızın sonuna geliyorduk. "Artık istesen de almaz" dediler ama çok iştahla kabul etmese de, bir iki deneme sonrasında, emzik fikrine de ısındı benim bebeğim. Bebeklerle ilgili kesin kurallar olduğunu düşünmüyorum. Zira, her bebek biricik. Kendi kuralını kendi koyuyor ve kimseyi dinlemiyor.



Hala her ağlayışında bebeklerin ağzına emzik tıkıştırılmasına karşıyım ama bebeğin çok gerildiği durumlarda, ya da uykuya dalışı kolaylaştırılmak istendiğinde başvurulabilir bir çözüm olduğunu düşünüyorum.


Not. Resimde gördüğünüz emzik Amerikan "Smoothie" markası. Yeni doğanlar için (ilk 6 ay). Amerika'da alışkanlık yapmayışı, meme karmaşası yaratmayışı ve sağlıklı oluşuyla ün salmış.

Tuesday, May 24, 2011

İlk Banyo Keyfi (Keyif mi??!!??))

Yaman Ali bebek ilk banyosunu 1 haftalıkken yaptı. Göbek bağı düşer düşmez yıkansın istedim. Ancak bebeğimizi nasıl yıkayacağımızı bilemediğimiz için, daha önceden tanıdığımız ve çok sevdiğimiz Fatma Hemşireyi yardıma çağardık. Herkes "kendiniz yaparsınız" dedi ama ben cesaret edemedim. Zaten ilk haftalarda bırak yıkamak, ben Yaman bebeği tutamıyordum bile. Öyle bir baby blues'a kapılmış, bebeğin herşeyinden korkar olmuştum. Tutmak, giydirmek, altını değiştirmek.. Neyse sonra zamanla geçti.. Ama işte yıkanması da böyle sıkıntıda olduğum bir zamana geldiği için profesyonel bir ele ihtiyaç duyduk.



Aslında eşim Tugay bence banyo olayının üstesinden kolaylıkla gelirdi ama ona da ben engel olup aklına girdim diyebilirim =) Tugay, ilk haftadan, benim çekingenliklerim yüzünden, mecburen profesyonel bir babaya, bir bakıcıya dönüşüvermişti zaten. Onun için o kendi başına da yıkardı da, hadi dedik ilk sefer bir görelim bu iş nasıl oluyormuş...


Çok daha eğlenceli geçeceğini umduğumuz yıkanma seyansı, çığlıklar arasında, ağlamalarla son buldu. Bebeğim ağladıkça bende ağladım. Nedenini sormayın, diyorum ya, baby blues böyle birşey... Çok hassas bir dönem.


Önceden aldığımız türlü türlü yıkanma alet edevatı (yok efendim süngerler, yok efendim duş sandalyesi, popo sabunu, su dökme testisi, ve daha bilmem ne kadar gereksiz ıvır zıvırımız varsa...) bir kenarda bekledi. Fatma hemşire minik ama tecrübeli elleriyle Yaman'ı bir eliyle tutarken, öbürüyle sabununu köpürtüp, suyunu döktü. Bebekcağız çığlıklar içindeydi ama patır patır temizleniyordu işte =)


Sonra bir güzel önceden fönle ısıttığımız havlusuna sardık, mis gibi kuruladık ve masaj seyansı için attık yatağın üzerine. Bizimki buraya kadar ağladı ama masaja gelince susuverdi. İşini biliyor işte! Masajı kim reddedebilir ki?


Yağlanıp, minik bir sumo güreşçisine dönüştüğü halini bir görmenizi isterdim. Mest suratı gerçekten görülmeye değerdi. Ardından normalden bir parça daha kalın giydirip, başına da şapkasını da takıp doğru beslenme saatine!


Herkes bebekler yıkanınca çok rahat uyur der. Benim bebeğimde ilk ay öyle bir fark olmamıştı.. Yani minicik yeni doğmuş bir bebek, maksimum kaç saat uyuyabilir ki? Acıkır ve uyanıverir. 3 bilemedin 4 saat- ama dediğim gibi bizimkisi 2.30-3 saat zor uyuyordu ilk ay.


Ancak 40ı çıktıktan sonra ve 2.ayına yaklaştığımız şu günlerde, yeni yeni yıkandıktan sonra daha uzun uyumaya başladı. Bunun sebebi yıkanıyor olması mı yoksa benim ona duş aldırmak yerine, bebe küvetini doldurup içinde keyif yaptırıyor olmam mı bilemiyorum. (Elde tutulup, üzerine su dökülmesinden ne kadar nefret ettiyse, küvetin içindeki ılık suda sefa yapmaktan ve özgürce ayaklarını çırpmaktan da o kadar hoşlanıyor benim bebeğim). Daha yeni yeni banyo saatimiz bir keyife dönüşmeye başladı anlayacağınız. İnşallah ileride de suyu seven birine dönüşür diyorum. Zira annesi ve babası deniz görmeden, suya girmeden duramaz, onlara benzesin inşallah =)


Monday, May 23, 2011

Gülesin be ya!

Of pof, bu çocuk ne zaman gülecek yahu? Bana neden bu bebeklerin gülmeyi sonradan öğrendiklerini kimse söylemedi ki? Günlerce türlü şaklabanlıklarla bebeğimi güldürmeye çalıştım. Bu kadar cıvık bir anne ve babanın bu kadar ciddi bir bebeği nasıl olur diye de hayret ediyordum. Şimdi bekleyişimin artık son zamanlarındayım diye kendimi teselli ediyorum.


Sosyal anlamda gülmeyi bebekler zaman içinde öğreniyorlarmış. 2. ay içinde yavaş yavaş gülmeye başlayacaklarmış. O güldükçe bizde cennetsel bir mutluluğu tadacakmışız. E ama hadi, bu bekleyiş çok zor. Bizimkisi de aksi gibi dünyanın en ciddi bebeği. Hatta o kadar sert bakıyorki, görenler "minik patron," "ağır abi," "dayı" gibi lakaplar bile buldular...


Anneanne, babaanne, baba ve ben insan üstü bir çaba veriyoruz bebeğimizi güldürmek için. Uyanık olduğu zamanların neredeyse yarısında karşısına geçip kah kah gülüyorum ki benden öğrensin, gülsün yavrucak.


Yani anlayacağınız o ilk gülüşünü acayip bir heyeacanla bekliyorum. Trakyalıların değişiyle "gülesin be ya artık Yaman bebek!"

Sunday, May 22, 2011

Süt Vermenin Romantizmi (!)

Bir çok insan süt vermek konusunda "ya sütüm gelmezse" diye bir endişeye kapılır. Ben hamileliğimde hiç bunları düşünüp, kendime gereksiz sıkıntı yapmadım. Kimseyi de bu konuda pek konuşturmadım. "Bakalım, kısmet" diyip konuyu kapattım. Ve nitekim, sütümün gelişi ile ilgili bir sorun yaşamadım çok şükür. Olumlu düşünmek ve olaylara önce olumlu yaklaşmak bence çoğu zaman işe yarıyor.

Ancak Survivor'daki biricik favorim Taner'in deyimi ile ben de bir "strateji hatası yaptım." O da süt verme olayının kendisine hiç hazırlanmamış olmam oldu. İtiraf edeyim, doğumdan önce bu konuda hiç bir şey okumadım, bana hep süt verme olayı çok doğal gelişecek ve konu hakkında birşey bilmeye pek de gerek yok gibi geldi. E çevremde doğum yapan birileri de olmadığı için bu konuda cehaletim iyice pekiştirilmiş oldu. Allahtan çok iyi bir doğum hemşiresi bana Maslak Acıbadem hastanesinde yol gösterdi de, bu olayı en iyi şekilde atlattım. Bu konuda çok tecrübeli bir hemşirenin ne kadar önemli olduğunu sonradan herkesten duydum. o ilk "click" için, profesyonel bir yardım gerçekten de gerekliymiş.


Ben bileydim "süt basması" diye bir olaydan dolayı göğüslerim bir gecede beden beden pıtır pıtır büyüyecek, ona göre önlem alırdım tabiiki! Cahiliğin sınırı yok, ne yapacaksın? Ama çok şükür, hastanede bir ekstra gün daha kalmayı akıl ettiğimiz için süt basması denen olayı, hemşireler eşliğinde ve doktor yönlendirmesiyle, profesyonel ellerde atlattım.

Önceden emzirmenin son derece romantik olduğunu düşünen ben - ki bebekcağızımın ilk emişlerinde gayet kibar oluşu ve maximum 5-6 dakika emişiyle bu romantikliğin illüzyonunu bana yaşatıyordu da- giderek acısı artan emzirme seyansları ve ateş gibi yanmaya başlayan göğüslerimle tatlı bir rüyadan çabucak uyandım.

Lansinoh kremler, pompalar, sıcak su torbaları eşliğinde geçen ilk günlerimi şimdi hatırlamak bile istemiyorum diyebilirim=) Emzirmeye alışmam kolay olmadı ama sabırlı davranıp zamanla alışınca, ve emzire emzire acım azalınca, bu işin verdiği keyif ortaya çıkmaya başladı. Allah tüm annelere bu mutluluğu nasip etsin. Gerçekten de mucizevi bir olay..