
Mülakat için Göztepe'deki evinden alınmak istemesiyle başlayan maceramız, benim şoklarım eşliğinde devam etti. Nitekim gelen orta yaşlı hemşirenin giyimi kuşamı son derece havalı ve marka doluydu. Tods çantasını koltuğa koydu ve bir nescafe istedi. Buraya kadar herşey nispeten normaldi diyelim.
Ancak konuşmamız başlayınca, o büyüdü ben küçüldüm. Her yaptığım ona yanlış geldi: kendisi çok üstün meziyetlerde olduğundan, ben kendisine çok cahil geldim de diyebiliriz.
"Affedersiniz ama siz eğitimli bir insana benziyorsunuz, dadısız bu yola nasıl çıktınız, kendi başınıza bebek büyütebileceğinizi nasıl düşündünüz, cık cık cık" ile açılışı yaptıktan sonra, bir biri ardına sıraladığı, her biri ayrı bir dizi film konusu olabilecek yorumlarını sıralamak istiyorum:
- "Bu eve galoş sistemini getirmemiz gerek, ayrıca bebeği ziyarete gelenler onu kucağına alamaz, uzaktan bakar çıkar." (Gelde bunu Yaman Ali'nin hayranlarına anlat! Kimse beni dinlemezki, sırf Yaman'ı görmeye gelenler var bu eve, ben varmışım yokmuşum umurları değil, bebek peşindeler...)
- "Bebeğin odasının her gün silinmesini istiyorum, ayrıca koltuklar da her gün sirkeli suyla silinmeli... Bebeğin yorganlarını koltuğa koymuyooruuzzz, buraya insanlar oturuyorr" (Bende temizim, titizimdir, ama sirkeli su ve galoş sistemi arasında bu bebeğin bağışıklığı nasıl gelişecek? Mikroplarla bu yaşta tanışmazsa, ileride tanışınca nasıl bir darbe yiyecek?
- "Memeniz temiz mi?" (Töbeee töbeee)
- "Prensip olarak 40 günden önce bebeği kesinlikle öptürmem." (Ah bir bilseki biz bebekcağızımızı dakkada 40 kere öpüyoruzz).
- "Evde çalışanlarla yüz göz olmayı sevmem ve çamaşır işine karışmam." (Hangi çalışanlar? Ben mi yıkayacağım senin çamaşırlarını?)
- "Bu bebek kucağa çok alışmış, çok yanlış bir başlangıç yapmışsınız, ama sanıyorumki durumu kurtarabiliriz. Memesini verdikten sonra, yatağa yatıracağız direk ve istediği kadar ağlasın, almayacağız" (Bebek ya kucağa, ya sallanmaya, ya emziğe, ya sese, ya müziğe birşeye alışacak kardeşim. Sevgisiz despot bir rejim altında büyüyeceğine, varsın alışsın kucağa. Sevgi ile büyüsün.)
- "Eğer sizi beğenirsem, burada çalışabileceğime inanırsam, anlaşmamızı 6 aylığa çıkarırız, ilk başta 1 ay bir deniyelim" (Dur bakalım biz seni beğenecek miyiz, bu Alman nazi yönetimi tarzı diziyi dur bakalım biz izleyebilcek miyiz?)
Peki Ya Sevgi?
Bana sevgiden söz et sevgili dadı! Bu bebeğe sevgi de verebilecek misin? Hiç kucağında tutmazsan, mikroba maruz kalmasın diye cam fanusun içinde büyütmeye çalışırsan, bu bebek büyümesine büyür de, acaba yeşerebilir mi? Çiçek açabilir mı?? İlerinin kendine güvenen, sevgiye doymuş bireyi olabilir mi? Hiç sanmıyorum. Varsın oğlum bir parça şımarık olsun. Sevgiden, tensel dokunuştan, ilgiden mahrum kalacağına, bunlara doysun daha iyi.
Ama en güzelini en sona sakladım. Kadıncağız, bize lütfettiği dadılık hizmeti için ayda 7.5ooTL istedi. Herhafta 1 günde tatil.
7.500TL mi? Yorum dahi yapamıyorum.
Bazen çocuklar için en tehlikeli şeyin, onların iyiliğini düşündüğünü söyleyen yetişkinler olduğunu görüyorum da... korkuyorum!
ReplyDelete